9 Temmuz 2019 Salı

Suna Ve Yediği Sikler Türkçe Seks Hikayesi 12

Önce gömleğini çıkardı. İyice esmerdi teni. Göğsü, tıpkı saçları gibi simsiyah ve kıvır kıvır kıllarla kaplıydı. Bunu müthiş tahrik edici buldu Suna. Gözlerinin önündeki manzara, amının biraz daha sulanmasına, içindeki sikilme isteğinin biraz daha büyümesine neden oluyordu. Adam pantolonunu çözmeye başladığında ise ayaklarını yukarı alıp, sırtüstü uzandı yatağa. Büyük bir merakla, heyecanının her dakika biraz daha arttığını hissederek bekliyordu onun sikini görebilmek için. Adam da bunun farkındaydı bu arada. Yüzüne şeytanca bir gülümseme geldi birden. Pantolonunu küloduyla birlikte aşağı indirirken, arkasını döndü Suna'ya. Yalnızca kıçını görebildi bu yüzden. Küçük, sıkı ve kıllı kıçı, çok hoşuna gitti Suna'nın. Sonra dönmeden, omuzunun üstünden ona baktı karafaka. Tanrım, yine oynuyordu onunla herif. Oynuyor ve onu büsbütün meraklandırıp, tahrik ediyordu. Birden döndü.

Tanrım, çok güzeldi siki. Emre'ninkinden yalnızca biraz büyüktü ama, inanılmayacak kadar güzeldi. Tıpkı erotik filmler gösteren porno sinemada ağzını siken adamınki gibi yukarı kıvrıktı. Çelik bir yaya benziyordu. Adamın kasıklarını kaplayan kapkara kıllırın arasında fışkırıyor gibiydi. Dudaklarını yaladı Suna.

"Sucuk..." dedi sonra da, "Ohhhh sucuk..."

Şimdi yatağın ayakucunda öyle durmuş Suna'yı seyrediyordu adam. O kapkara gözlerin, saçının telinden ayak parmaklarına kadar üstünde gezindiğini hissetmek çok tahrik ediciydi. İçinde küçük patlamalara neden oluyordu bu. Bir süre sonra kıvranmaya başladı. Tanrım ne biçim biriydi bu adam. Elini bile sürmeden mahvediyordu onu. Belinin gelmesi an meselesiydi sanki. Sonra yavaşça yatağa çıktı adam. Dizlerinin üstünde dimdik duruyordu. Hiç acelesi yokmuş gibiydi. Ama Suna'nın içini inanılmaz bir acelecilik kaplamıştı. Gözlerini ayıramadığı o kıvrık ve inanılmaz güzellikteki siki istiyordu. Oh tanrım çok istiyordu. Aklını kaçıracak gibi olmuştu.

"Aaaahhhhh..."diye inlediğini duyduğunda beli gelmeye başladı.

Tetiği çeken, onu bulutların üstüne çıkaran kendi sesi, kendi inlemesiydi. Bacaklarını sıkı sıkı bitiştirmişti. Ayakları aşağı bükülmüş, tüm vücudu gerilmişti. Depreme tutulmuş gibi sarsılıyordu. Birden gevşeyiverdi.

Sonra zevkten buğulanmış gözlerle adama bakmaya başladı yine. Yine gözgözeydiler. Adam ellerini uzatıp onu kalça kemiklerinden yakaladı ve yüzüstü çevirdi birden. Başını kaldırıp ona bakmaya çalıştı Suna.

"Şşşşşş..." dedi adam, "Bırak kendini artık... Vücudunu gevşet ve yat öyle... Bir şey yapmaya çalışma... Sana Siverek usulünü göstereceğim şimdi... Kendini bana bırak yalnızca... Kendini bırak ve uçmaya hazır ol... Birazdan sucuk yiyeyeceksin... Siverek usulü..."

Suna onun güçlü ellerinin ayak bileklerinde dolaşmayı başladığını hissettiğinde, zevkle kıvrandı. Parmakları sıcacıktı adamın. Değdiği yeri yakıyordu sanki. Sonra okşaya okşaya yukarıya çıkmaya başladı eller. Dizlerini geçtiklerinde, kıvranmaları iyice artmıştı. Kalçaları, iradesi dışında hareketlerle sağa sola oynuyordu. Daha da yukarı çıktı eller ve kalçalarının dış taraflarından geçerek, beline kadar geldiler. Şimdi sırtında dolaşıyorlardı. İnanılmaz bir zevk alıyordu Suna bundan. Tanrım, ne kadar usta birine çatmıştı. Yine beli gelecekti. Ama tam o anda vücudundan ayrıldılar adamın elleri. Delirecek gibi olmuştu. Başını yastığa gömüp gözlerini kapamış, kıvaranıyordu yalnızca. Am sularının yatağa aktığını hissediyordu. Birden adamın iki elini birden sağ ayak bileğinde hissederek ürperdi. Bacağını dizinden büküp yukarı kaldırdı adam. Sonra kaygan, ıslak, sıcak bir şey dokundu ayağının çukurluğuna. Tanrım diliydi bu adamın. Ayağını yalıyordu. Beli gelmeye başladı. Başını gömdüğü yastığın içine inliyordu.

İnanılmaz bir biçimde yalıyordu adam ayağını. Hiç böyle bir şey yaşamamıştı Suna. Ayaklarının güzel ve sik kaldırıcı olduğunu elbette ki biliyordu ama, şimdiye kadar hiç kimse yalamamıştı onları. Uzun, yumuşacık ayak parmaklarının arasında dolaşıyordu o aklını başından alan dil. Tanrım gerçekten aklını kaçıracaktı galiba. Bu herif, deli edecekti onu. Üstelik, her yeni yaptığı, bir öncekinden daha müthiş oluyordu. Şimdi de, parmaklarını teker teker dudaklarının arasına alıp emmeye başlamıştı.

"Ohhhh beni öldüreceksin..." diye inledi, "Zevkten öldüreceksin beni..."

"Çok güzelsin biliyor musun..? Çok güzelsin..."

"Ohhhhhh..."

Sonra o ayağını bırakıp, öbürünü aldı eline adam. Aynı şeyleri bir kez daha yaşıyordu Suna. Peşinden de, topuğunun hemen üstüne, baldır adelesini topuk kemiğine bağlayan tandonun üstüne geldi o aklını başından alan dil. Suna, adamın orayı hafifçe ısırdığını hisederek sarsıldı. Yine bıraktı ayağını yatağın üstüne adam. Şimdi, ayakbileklerinden itibaren bacaklarını öpmeye yalamaya, hafif hafif ısırmaya koyulmuştu. Giderek daha yukarıya çıkıyordu. Dizlerinin arkasına ulaştığında, bir daha geldi beli Suna'nın. Tanrım, neler oluyordu böyle. Ve bırakmıyordu onu adam. Bacaklarında yükselmeye, kalçalarına yaklaşmaya devam ediyordu. Sonra birden durdu.

"Götün çok güzel..." dedi alçak bir sesle, "Sikilmek için yaratılmış sanki... Kalçaların beni deli ediyor..."

Onun ıslak dudaklarını, kımıl kımıl oynayan dilini yeniden teninde hissetmek de Suna'yı deli ediyordu. Sonunda kalçalarına ulaştı adam. Artık o baştan çıkarıcı yuvarlakları öpüyor, emiyor, yalıyor, hatta hafifçe dişliyordu. Beli bükülmüş, kıçı havaya kalkmıştı Suna'nın. Götünü sunuyordu artık herife. Onun, sikilmek için yaratılmış olduğunu söylediği götünü, değidiği yeri yakan ağzına sunuyordu. Sonra adamın ellerini hissetti kalçalarında. Güçlü parmaklar onları birbirinden ayırdı. Tanrım şimdi götünün o küçücük, pembe deliğine bakıyor olmalıydı adam. Bunu düşünmek bile o kadar tanrik ediciydi ki. Önce onun sıcak nefesini hissetti orada Suna. Sonra da, birden üstüne yapışan ıslak dudakları. Emiyordu adam. Dudaklarını yapıştırmış, götünün küçücük deliğini emiyordu. Yine beli gelmeye başladı. Kalçalarını adamın yüzüne, daha doğrusu götünü onun ağzına bastırıyordu olanca gücüyle.

Şimdi de yalamaya başlamıştı herf. Tanrım, büyük bir zevkle yalıyordu götünü. Dili her yerde geziyordu. Suna o küçük deliğin, bu temasla sanki canlandığını, giderek açılmaya başladığını hissediyor bu da başının daha çok dönmesine, aldığı zevkin kat kat artmasına neden oluyordu. Bir daha geldi beli. Çılgın bir şeydi bu. Daha sikmemişti bile adam onu. Buna rağmen defalarca beli gelmişti işte.

"Ohhhh çok güzellll..." diye inledi, "Tanrım müthiş bir şey bu... Aklımı kaçıracağım şimdi... Ohhhhhh... Ohhhhhhh... Yala götümü n'olur... Ohhhhh yala götümü... Ohhhh yala..."

Bacaklarını iki yana açmış, dizlerini kıvırmış, götünün adamın ağzında adeta eridiğini hissederek çırpınıyordu Suna. Dünyadan tümüyle kopmuş gibiydi. İyice açılmıştı o küçücük delik. Şimdi dilinin ucunu hafif hafif içine sokmaya başlamıştı adam. Bu daha da çıldırtıcı bir şeydi tabii. Her an biraz daha açılıyordu götü. Tanrım, yine geliyordu beli. Hem de şiddetle. Tüm vücudu sarsılıyor, kıvranıyordu.

Sonra birden müthiş bir boşluk hissetti. Bırakmıştı götünü adam. Bu Suna'yı telaşlandırdı. Sonra adamın vücudunun ağarlığını duydu. Üstüne çıkmıştı şimdi herif Kıllı göğsünü Suna'nın sırtına sürerek, vücudunu yukarı çekiyordu. Bacakları, Suna'nın bacaklarının arasındaydı. Birden adamın siki, götüne dokundu. Sonra da ensesine yapışan dudakları hissetti. Kalçalarını yukarıya, götüne değmekte olan sike doğru kaldırmaya çalıştı. Artık biran önce istiyordu onu içine. Korkmayı bırakmıştı. Bu adamın sikini, biran önce istiyordu götünün içine.

"Sik beni n'olursun..." diye yalvardı ona, "Götümü sik n'olur... Hadi... Ohhhhh hadi..."

"Yavaşşşşş..." dedi adam, "Yavaş... Acele etme..."

O güzelim sikin başı, artık götünün deliğine dayanmıştı. Sonra Suna onun ensesini dişlemeye başladığını hissetti. Tıpkı bir erkek kedinin sikmekte olduğu dişi kediye yaptığı gibi, ensesini dişliyordu adam. Tekrar geldi beli. Artık tümüyle uçmuştu. Bir taraftan da, götünün o küçücük deliğinin açılıp kapanmaya başladığını farkediyordu. Bir ağız gibi açılıp kapanıyordu götü. Üstüne dayanmış olan sikin başını okşuyordu adeta. Bu da onun daha çok açılmasına, iyice gevşemesine neden oluyordu. Tanrım hem ne istedğini biliyordu götü, hem de bunu nasıl elde edeceğini. Kimbilir belki de haklıydı adam ona üstü kapalı bir biçimde "götünden sikilmek için yaratılmış olduğunu" söylediğinde. Siki, yavaş yavaş içine kayıyordu artık. Tanrım, ne kadar müthiş bir zevkti bu. Beklediğinden, umduğundan çok daha müthişti. Bu zevki yaşarken ölebilirdi insan. Of ne kadar zevkli bir ölüm olurdu bu.

Birden daha da açıldı götü ve adamın sikinin başı, içine kayıverdi. Tüm vücudu kasıldı Suna'nın, Bir kez daha beli gelirken, gözleri kararıyordu. Şimdi iyice gevşemişti götü. Adam, kalçalarının küçük hareketleriyle bastırdıkça, daha da çok giriyordu içine o aklını başından alan sik.

"Sik beni..." dedi adama, "Ohhh sik götümü... Hadi sok hepsini götüme.... Hadi dibine kadar sok... N'olursun... Ohhhh n'olursun..."

Bu sefer itiraz etmedi adam. Biraz daha bastırdı kalçalarını ve o çelik bir yay gibi kıvrık siki olduğu gibi kaydı küçük götünün içine. Adamın kıllı taşakları amının dudaklarına değmeye başladığında, Suna bir kez daha çıktı bulutların üstüne. Kıvranarak, çırpınarak belini getiriyordu yine. Götü, içindeki siki bir mengene gibi sıkıştırmıştı.

Sonra onu sikmeye başladı adam. Artık sikini o küçücük göt deliğine sokup çıkarıyor, onu götünden sikiyordu. Olmuştu işte. Götünden sikiliyordu. Oh tanrım, hem de ne sikiliyordu. Gözünde şimşekler çakıyor, kafasının içinde havai fişekler patlıyordu sanki. Artık durmadan geliyordu beli. Vücudunun kıvranmaları tam durulurken, tam biraz soluklanmayı umarken, bir daha, bir daha, bir daha geliyordu. Konuşmak, adama bir şeyler söylemek, ondan götünü daha hızlı sikmesini istemek geliyordu içinden ama, bunu bile yapamıyordu. Öyle kıvrana kıvrana, götünü siktiriyordu yalnızca. Adam da, sikiyor, sikiyor, sikiyordu. O çelik bir yaya benzeyen siki, götüne bir piston gibi girip çıkıyordu artık. Karnının içi, şimdiye kadarkilerden çok daha değişik bir biçimde sikle dolmuştu.

Artık iyice hızlanmıştı adam. Kendinden geçmişcesine sikiyordu Suna'nın götünü. Birden onun da tüm vücudu kasılıverdi. Suna, götünün içindeki sikin tohumlarını fışkırtmaya başladığını hissettiği anda, içinde bir top patlamış gibi oldu. Kürt tohumları doluyordu karnının içine. Belini, götünün içine fışkırtıyordu adam. Bilincini kaybedip, yığıldı kaldı yatağın üstüne.

Tekrar kendine geldiğinde aradan ne kadar zaman geçtiği hakkında hiç bir fikri yoktu Suna'nın. Sağ yanının üstünde yatıyordu. Dizlerini karnına çekmişti. Sırtı, arkasında yatmakta olan adamın göğsüne yapışmıştı. Öyle kaşık gibi yatıyorlardı ikisi. Kendini hala bulutların üstünde hissediyordu Suna. Götünü sikmişti işte adam. Sikini o küçücük götüne sokup sikmişti. Öyle güzeldi ki. Ummadığı, beklemediği kadar çok zevk almıştı Suna. Müthiş bir şey olmuştu bu. Onu en çok şaşırtan da, canının hiç yanmaması olmuştu. Hiç zorlanmadan almıştı o güzelim siki götünün içine. Büyük bir istek ve iştahla almıştı onu küçücük götünün içine. Belinin kaç kere geldiğinin hesabını çoktan şaşırmıştı bu arada. Üstelik amına dokunmamıştı bile adam Şimdiye kadar vücudunun en önemli zevk merkezi olarak tanıdığı amına dokunmamıştı. Yine de, defalarca gelmişti beli. Ama en müthişi, adamın içinde fışkırtıp, tohumlarını karnının içine doldurduğunu hissetiği anda olmuştu. Şimdi de, orada öyle yatarken, içinden sızan bellerin kalçasına aktığını hissedebiliyordu. Bunları düşünmek, vücudunun zevkle kıvranmasına neden oldu. Kalçaları biraz geri gidip, karakafanın karnına yaslandı iyice. Aynı anda da, aklını başından alan o güzelim sikin başı, yeniden götüne değmeye başladı. Tüm vücudun, elektrik akımına tutulmuş gibi sarsıldı.

"Ohhh... "diye inledi, "Sik beni... Ohhhh hadi bir daha sik beni... Ohhhh hadi tekrar sik götümü... Sok sikini bana... Ohhhhh sok sikini götüme... Ohhhh götümü sik..."

Sonra herifins siki, götüne girmeye başladı. Bellerle öylesine vıcık vıcık kayganlaşmıştı ki o küçücük deliği, yağ gibi kayıyordu içine. Hiç zorlanmadan, tıpkı bir ama girermiş gibi rahat giriyordu içine. Tanrım ne adar müthiş bir duyguydu bu. Bir gün önce evde içine sosis soktuğunda farkına vardığı o binlerce sinir ucu, yine devreye girmişti. Adamın sikinin üstündeki damarları tek tek hissediyordu şimdi. Çıldırtıcı bir şeydi bu. Her an belinin gelebileceğini farkediyor ve tüm gücüyle, o aklını başından alan sikin hepsi içine girene kadar getirmemek için direniyordu. Sonunda adamınkarakafanın taşaklarındaki kılların amının dudaklarına yapıştığını hissedip kendini bıraktı.

"Ohhhhhh çok güzel... Tanrım çok güzel... Ohhhhhhh... Ohhhhh..."

Götü, inanılmayacak kadar sıkıştırmıştı içindeki siki. Kalçaları elinde olmayan hareketlerle ileri geri gidiyordu. Sanki Kürt'ün sikini koparmak istiyormuş gibiydi.

O durulana kadar sabırla bekledi adam. Sonra da sikmeye başladı. Sakin ve uzun hareketlerle sikiyordu götünü. Sikini ucuna kadar çıkarıyor, sonra da dibine kadar sokuyordu yeniden. O aklını başından alan sik içinde hareket ettikçe, zevkten çıldıracak gibi oluyordu Suna. Bir gün önce, götüne o sosisi soktuğunda varlığını farkettiği o binlerce sinir ucu devredeydi yine. İçine girip çıkan sikin üstündeki her damarı, her kıl dibini tek tek hissediyordu.

"Sik beni..." diye inledi birden, "Ohhhh sik götümü... Ohhhh sik... Ohhh tanrım, zevkten öldüreceksin beni... Sik hadi sik... Sik götümü... Ohhhh götümü sik... Sik beni... Sik beni..."

Bulutların üstüne çıkmıştı Suna. Götü, o küçücük pembe deliği, yalnızca vücudunun değil, neredeyse tüm benliğinin merkezi olmuş gibiydi. Kendini o kadar büyük bir zevk dalgasının pençesine kaptırmıştı ki, bu şimdiye kadar yaşadıklarının hiç birine benzemiyordu. Çok değişikti. Bu yaşına gelene kadar varlığını bilmediği, düşünmeyi bile akledemediği bir zevkti bu. Bedenindeki tüm hücrelerin içine ateş düşmüş gibiydi. Sanki birileri gelip, götünün o küçücük deliğine müthiş güçlü bir vakum makinesinin ağzını dayamış, içini çekiyordu. Tanrım uçurucu bir şeydi bu.

Adamın siki içine girip çıktıkça, gözlerinde şimşekler çakıyordu sanki. Ve o çelik bir yaya benzeyen sik, hiç durmadan girip çıkıyordu götüne. Giderek daha hızlanan bir tempoyla hem de. Götü, kimi zaman hafif, kimi zaman da krampı andıran kasılmalarla açılıp gevşiyor, içindeki siki sağıyordu sanki. Bunun adamın üstündeki etkisini de hissediyordu Suna. Bu da, almakta oduğu zevki onla, yüzle çarpıyordu. Giderek daha sert sikmeye başlamıştı Kürt. Her sokuşunda kalçaları hırsla ileri geliyor ve dibine kadar geçiriyordu Suna'ya. O da, adamın, amının dudaklarına yapışıp ezilen taşaklarını hissederek titriyordu. Tanrım, sokuyor, çıkarıyor, sokuyor, çıkarıyordu karakafa. Götünü sikiyordu. Sonra birden durup, sikini çıkarıverdi. İşte buna dayanamazdı Suna.

"Ohhhh çıkarma sakın..." diye inledi, "Ohhhh sok yine n'olur... Sok götüme yine n'olursun... Ohhhh çabuk... Sok götüme yine..."

Sonra adamın doğrulduğunu ve onu da kalçalarından yakalayarak yüz üstü çevirdiği farkederek sustu. Yalnızca pozisyon değiştiriyordu adam. Sonra kalça kemiklerini sıkı sıkı tutan ellerin onu çekip yataktan havalandırdığını hissetti ve bir anda kendini adamın önünde domalmış buldu Suna. Kıçı iyice havadaydı. Omuzları ve memeleri yatağa yapışmıştı. Zevkten iyice kısılmış gözlerle bakıp, onun arkasında ayaklarını yatağa basarak doğrulmuş olduğunu gördüğünde ise bayılacağını sandı. Bir eliyle sikini dibinden tutup aşağı bükmüş, tekrar götüne sokmak üzere yaklaşıyordu. Küçücük götü, o güzelim siki adeta yutuverdi. Yağ gibi, hızla kayarak, dibine kadar girdi içine sik. Tanrım, bir kere daha geliyordu beli.

Bu sefer daha da hırslı, adeta gaddarcasına sikiyordu Kürt onu. Her geçirişinde kıllı ve adeleli karnı, şiddetle çarpıyordu kalçalarına. Bu da, Suna'nın beyninde şiddetli patlamalara neden oluyordu her seferinde. Yine kendini kontrol edemez hale gelmişti. Sürekli beli geliyordu. Gözleri kararmıştı. Elleri birer perçeye dönüşmüş, tırakları yatağın örtüsüne geçmişti. Konuşamıyordu bile. Ve Yunanlı onu sikmeyi sürdürüyordu. O çelik bir yay gibi kıvrık sik, götüne giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu.

Birden içine fışkıran bellerin sıcaklığını hissetti. Tanrım getiriyordu adam. Bir kere daha götünün içine dolduruyordu tohumlarını. Hala sokup çıkarıyor ve peşpeşe fışkırtıyordu. Suna, götünün, içindeki sikini adeta emmekte olduğunu hissederek, kendinden geçti.

Sonra kendini, başını sırtüstü yatan adamın göğsüne yaslamış, bir bacağını onun bacaklarının üstüne atıp, öylece uzanmış buldu Suna. Yanağı, adamın göğsündeki kıvırcık siyah kıllara yapışmıştı. Gözlerini kaldırıp ona baktı ve mutlu mutlu gülümsedi. İkisinin de biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Öylece yattılar.

Yaklaşık yarım saat kadar geçti böyle. Ve Suna, içinde yeni bir ateşin başladığı hissederek kımıldandı. Adamın siki şimdi iyice inmişti. Ama görüntüsü çok güzeldi yine de. Her tarafına, şimdi hafifçe kuruyarak iyice koyulaşmış beller bulaşmıştı. Elini uzatıp, onu okşamaya başladı Suna. Tanrım yapış yapıştı. Onun biraz önce götünün içine girip çıktığını, ve zevkten adeta delirttiğini hatırlayınca, ağzı sulanmaya başlamıştı. Başını kaldırıp adamın gözlerinin içine baktı.

"Sana, salamları Fransız usulü yemeye bayıldığımı söylemiştim değil mi..?" dedi ona, "Şimdi sıra bende... Bakalım sucuğu Fransız usulü yemek güzel miymiş..?"

Başı, adamın göğsünden kayıp karnına inmişti bile. Artık adamın kasıklarından gelen koku genzine doluyor ve içindeki ateşi iyice büyütüyordu. Değişik bir kokuydu bu. Çok değişik ve çok tahrik edici. Dilini uzatıp adamın sikini, en ucundan taşaklarına kadar yaladı. Bu temas adamın karnının kasılmasına neden oldu ve bu daha da azdırdı Suna'yı. Oh tadı da çok değişikti. Şimdiye kadar amından çıkan sikleri çok yalamış, çok emmişti Suna. Ama şimdi ne o alışık olduğu am kokusu vardı, ne de am suyunun tadı. Dilinin üstüne yayılan, burnuna dolan, o küçük götünün içinin tadı, içinin kokusuydu. Başı dönmeye başlamıştı Suna'nın. Dudakları telaşla, sikin morarmış yapıştılar. Emmeye başladı. Hem de bir vantuz gibi. Olduğu gibi ağzının içine çekti sonra onu. Artık dudakları, adamın kıllı taşaklarına yapışmıştı. Hala, tüm gücüyle emiyordu. Öylece bekledi.

Ağzının içindeki sikin kımıldandığını, hücrelerine dolan kanla büyüyüp sertleşmeye başladığını hissetmek de çok tahrik ediciydi doğrusu. Ama en uçurucucusu, şimdi ağzının içinde hafif hafif kasılmakta olan sikin, biraz önce götüne girmiş olduğunu hatırlamak oluyordu. Tanrım, onu zevkten çıldırma noktasına getirmişti götünün içindeyken. Ve artık ağzının içindeydi. Sanki kendi götünü emmek gibi bir şeydi bu. Bir taraftan da, sürekli büyüyordu herifin siki. Ama Suna, dudaklarını onun kıllı taşaklarına yapıştırmış, bırakmıyordu. O sert kılların teması, akıl almaz bir biçimde içini gıcıklıyordu çünkü. Bu nedenle de ağzındaki sik büyüdükçe, daha derinlere gitmeye başlamıştı başı. Şişmiş başının küçük diline değdiğini hissettiğinde zevkle ürperdi Suna. Sonra daha da büyüyüp, taş gibi sertleşti adamın siki. Artık gırtlağına kadar girmişti. Deli gibi emiyordu Suna.

Gırtlak adelelerinin biraz gevşediğini farkettiğinde de, başını oynatmaya, o çelik bir yay gibi kıvrık Kürt sikini, ağzına sokup çıkarmaya başladı. Gözlerini kapamış, kendini duyduğu müthiş zevke kaptırmış, emiyordu. Biran önce getirmek istiyordu karakafanın belini. Aklını başından alan o sikin tohumlarını midesine boşaltmasını, tıpkı biraz önce götünün içinde fışkırdığı gibi fışkırmasını istiyordu. Bellerini yutmak istiyordu bu herifin.

Bir eliyle de, adamın kıllı taşaklarını okşamaya başlamıştı şimdi. O alev alev yanan yumuşacık, kocaman torbalar, elinin altında canlanmış gibiydiler. Parmakları, karakafanın vücudunun derinliklerinden gelen sıvıların oraya dolduğunu ve tohumlarıyla birlikte sikine giderken geçeceği boruları şişirdiğini hissediyordu. Beli gelmek üzeriydi adamın. Oh gelmek üzereydi.

Birden gırlağının dibinde bir top patlamış gibi oldu. İnanılmaz bir şiddetle fışkırtıyordu Kürt. Alev alev yanan tohumları, değdiği her yeri yakıyordu sanki. Suna'nın da beli gelmeye başladı. Tüm vücudu sarsılıyor, ama o ağzının derinliklerindeki siki delice emmeyi sürdürüyordu. Emiyor, emiyor, emiyordu. Sonra yığılıp kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder