15 Temmuz 2019 Pazartesi

Sevgili Karım Barbro 6

- "Ohhhhh..." dedi, "Hoşuna gitti değil mi böyle şeyleri duymak..."

- "Evet..." diye itiraf ettim, "Sikim patlayacaktı neredeyse..."

- "Kendini pezevenk gibi mi hissediyorsun sevgilim..?"

- "Yooo... Seni satmıyorum ki..."

- "Doğru satmıyorsun... Ben kendiliğimden yapıyorum her şeyi... Ama biliyor musun, belki de denemeye değer..."

- "Ne..?"

- "Beni satmandan söz ediyorum sevgilim... Tıpkı bir orospu gibi..."

- "Sen delisin..."

- "Haklısın sevgilim deliyim... Sik delisi... Ama bundan şikayetim yok... Senin de yok... Ohhhh sik delisiyim sevgilim... Sik istiyorum..."

Koltukta iyice geriye yaslanmış, bacaklarını açmış ve elini kasıklarına götürmüştü şimdi. Parmaklarından birinin şortunun ağından içeri kayıp amına girdiğini gördüm. Tanrım, kendiyle oynuyordu yine. Bu başımın dönmesine neden oluyordu. Eminönü'den itibaren başlayan yoğun trafik içinde dur-kalk ilerlerken, sürekli amıyla oynadı Barbro. Beşiktaş'a geldiğimizde, üç kez belini getirmişti. Sonra biraz yorgun düştü ve öylece oturdu eve ulaşana kadar. 

Saat altıya geliyordu. karım kendini duşa attı hemen. Ben de süspansuarımı çıkarıp biraz rahatladım. Sikim özgürleşmişti yeniden. Bahçede oturup onu beklemeye aşladım. Aklım, yediden sonra gelecek ayakkabıcıdaydı tabii. Barbro, gün boyu alabildiğine tahrik olmuştu. Oğlanın suyunu çıkaracağına emindim. 

Altı buçuğu biraz geçerek aşağı geldiğinde, tam bir afete benziyordu. Öldürücü olmuştu. Üstüne, beyaz ve kolsuz bir giysi geçirmişti. Bu da, o çok sevdiği atlat fanilası giysilerden biriydi yine. Memeleri, tüm güzelliğiyle belli oluyordu. Birer düğme gibi kabarmış duran meme başlarını görmemek için kör olmak lazımdı. Eteği ise o kadar kısaydı ki, insanın inanası gelmiyordu. İncecik, beyaz streç kumaşı, kalçalarını ve karnını, ikinci bir deri gibi sarmıştı. Kasıklarını bile zor örtüyordu. Üstelik yürüyüp hareket ettikçe de sıyrılıyordu etek. Ayakları yine çıplaktı. 

- "Hadi gel sevgilim..." dedi elimi tutarak, "Özel şovun sahnesini ayarlayalım..." 

Birlikte salona gittik. Üstüne oturup bana ayakkabıcılık oynattığı kanepenin en iyi sikiş alanı olacağı konusunda da fikir birliğine vardık hemen. Yalnızca onu biraz sağa çekmemiz gerekti o kadar. Böylece, bir öncekinin tam tersi bir durum çıkıyordu ortaya. Karım kendini manava mutfakta siktirmiş, ben de bu taraftan seyretmiştim. Şimdi ise o salonda olacaktı, ben de mutfakta. Kanapeyi getirdiğimiz yer, servis penceresinin tam karşısına geliyordu. Mutfağa gidip bu sefer oradaki pancur ve perdeleri kapattım. Sonra da servis penceresinin sürgülü kapaklarını, kanapeyi iyice görebileceğim bir aralık bırakarak ayarladım. Oğlanın beni hiç farkedememesi için de, servis penceresinin hemen yanındaki ayaklı lambayı yaktım. Eğer o tarafa bakacak olursa, ışık gözlerini alacak ve beni göremeyecekti yani. Hoş gözlerinin Barbro'dan başka bir şeyi görebileceğini de pek sanmıyordum doğrusu. 

Kapı, yedibuçuğa doğru çalındı. Hemen mutfağa girip, kapıyı arkamdan kapadım ve servis penceresinin önündeki yerimi alıp beklemeye başladım. Kalçalarını inanılmaz bir sik kaldırıcılıkla çalkalayan karım önde, salona girdiler. Karım haklıydı. En çok 18-19 yaşlarında olmalıydı oğlan. Sırım gibi incecik ve uzun boyluydu. Tiril tiril ince, açık renkli bir pantolonla, beyaz bir t-shirt giymişti. Alabildiğine esmerdi. Simsiyah, uzun saçları vardı. İpnotize olmuş gibi Barbro'nun peşinden yürüyordu. Gözleri onun kalçalarına yapışmıştı sanki.

- "Ayakkabıları tekrar denemek ister miydiniz..?" diye sordu umut dolu bir sesle. 

İngilizcesi oldukça düzgündü. İki gün önce dükkanda yaşadıklarını tekrar yaşayabilmekten başka bir şey üşünemediği belliydi. bunu karım da hemen anlamıştı tabii. Yüzünde şeytanca bir gülümsemeyle kanepeye oturdu.

- "Oh tabii..." dedi sonra da, "Bu çok hoşuma gider, eminim... Sanırım acelen yok zaten... Öyle değil mi..?"

- "Yok yok... Hiç acelem yok..."

- "İyi o zaman... Hadi yardımcı ol da, deneyelim ayakkabıları..."

Oğlanın ne kadar heyecanlanmış olduğunu görebiliyordum. Elindeki büyük poşeti yere karımın ayaklarının dibine koyup çömeldi. Ayakkabı kutularını poşetten çıkarırken, elleri titriyordu. Sonra ilk çifti giydirdi Barbro'ya. Daha ilk andan itibaren amı görünmeye başlamıştı karımın. Bu da oğlanın iyice uçmasına neden olmuştu tabii. Ama genç ve toydu. Yalnızca seyrediyordu. Tepeden tırnağa bir sike dönüşmüştü. Sonra ikinci ve üçüncü çiftleri de giydirdi Barbro'nun o güzel ayaklarına. 

- "Tamam..." dedi karım, "Çıkarabilirsin artık... Hepsi birbirinden güzel..." 

Şimdi daha da çok heyecanlanmıştı oğlan. Her şeyin bittiğini düşünüyor olmalıydı. Ayakkabıların atkılarını çözmeye çalışırken parmakları iyice titriyor, gözlerini Barbro'nun amından koparıp oraya bakamadığı için de, iyice çuvallıyordu. Ama sonunda başardı. Şimdi öylece duruyorlardı. Oğlan halının üstünde çömelmiş, karım da kanepenin üstünde ve dizleri aralık. İkisi de hareket etmiyorlardı. Oğlanın kımıldamaya niyeti olmadığı belliydi. 

Sonra Barbro, müthiş bir şey yaptı. Bacaklarının birden açılıp havalandığını gördüm. Ayaklarını, oğlanın omuzlarına koydu. Tabak gibi açıktı şimdi. Amının dudaklarının alabildiğine şişip açıldığını, vıcık vıcık sulanmış olduğunu ben bile görebiliyordum. Ama bununla da yetinmedi. Sağ elini götürüp oğlanın saçlarını yakaladı ve başını bacaklarının arasına, doğrudan doğruya kasıklarına çekti. Bunu beklemiyor olmalıydı ayakkabıcı. Dengesini kaybetti ve yüzü bir anda karımın amına yapışıverdi.

- "Madem amımın içine düştün..." diye fısıldadı Barbro, "O zaman gerçekten yap bunu... Güzel değil mi amım..? Ohhhh güzel değil mi..? Hadi yala onu... Ohhh hadi yala amımı... Dilini sok içime... Ohhhh hadi..."

Oğlanın daha önce böyle bir şey yapıp yapmamış olduğunu bilmiyordum. Ama şu anda, karımın istediğini yapıyordu. Bunu açıkça görebiliyordum. Şapırtılı sesler çıkararak yalıyordu karımın amını. Tıpkı bir köpek gibi. Kendinden geçmişti. Ama beni asıl Barbro'nun yüzündeki o müthiş ifade ilgilendiriyordu. Zevkten çarpılmıştı güzel yüzü. Gözleri kısılmış, ağzı aralanmıştı. Kendini oğlana, daha dükkandayken yalatmak istediğini anlatmıştı bana. Şimdi bunu elde etmişti işte. 

Her an belini getirebileceğini görüyordum. Ama onun yerine müthiş bir şey oldu ve oğlan getirdi belini. Tanrım, yalnızca amını yalıyordu karımın ve bu bile, belini getirmesine yetmişti. Vücudu kasılmıştı. Tabii Barbro hemen farkına vardı olanı. Bu onun için de bir tetik işlevi gördü sanki. Müthiş sik kaldırıcı bir sesle inlediğini duydum. Vücudu kıvranıp bükülüyordu. O da getiriyordu belini. İkisinin de durulması zaman aldı.

- "Seni bu kadar çok mu tahrik ettim..?" diye sordu sonra karım, "Bu kadar çok mu istiyorsun beni sikmeyi..?"

Yalnızca başını sallayabildi ayakkabıcı oğlan. Tanrım konuşamıyordu bile. 

- "Acele etme olur mu..? Sikeceksin beni... Ben de çok istiyorum bunu... Ohhhh çok istiyorum... Ama acele etme sakın... Tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş olsun istiyorum her şey... Ohhhh acele etme..."

Elinden tutup onun doğrulmasına yardımcı oldu Barbro. Şimdi karımın önünde, yüzü ona dönük, ayakta duruyordu oğlan. Hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak seyrediyordum. Önce oğlanın T-sihrt'ünü kenarlarından tutup yukarı çekti Barbro. O da hızla sıyırıp çıkardı. Şimdi belden yukarısı çıplaktı. Teninin esmerliği gerçekten çarpıcıyıdı. Gerçekten sırım gibiydi vücudu. Sonra sıra pantolona geldi. Karımın parmakları kemerini çözmeye, fermuarını indirmeye uğraşıyordu. Oğlan da ayakkabılarını çıkarmaya çalışıyordu bu arada.

- "Uffffff sikin ne kadar güzel..." dediğini duydum Barbro'nun, "Ne kadar güzel ve ne kadar büyük..."

Pantolonu, donuyla birlikte indirmeyi başarmıştı. Hayran hayran seyrediyordu oğlanın sikini. Bana tam gösterebilmek için, onu biraz yan çevirdi sonra da. Haklıydı. Gerçekten büyüktü siki oğlanın. Vücuduna uymayacak kadar uzun ve inanılmayacak kadar kalındı. Karım bir eliyle bu gencecik erkeklik abidesini sıvazlamaya başladığında, müthiş bir manzara çıktı ortaya. Bu kocaman sikin derisi, vücudunun diğer yerlerinden çok daha koyu renkteydi. Zenci siki gibi. Barbro'nun küçük ve bembeyaz eli, müthiş çarpıcı bir kontrast yaratıyordu.

- "Ne kadar da çok gelmiş belin..." diye devam etti karım, "Vıcık vıcık olmuş her yer... Ohhhhh çok bolmuş..."

Sonra biraz öne eğilip, yalamaya başladı elindeki siki. Oğlanın yalnızca sikini değil, olduğu gibi kasıklarını, fışkıran bellerin bulaştığı her yerini yalıyordu. Büyülenmiş gibi seyrediyordum. İnanılmaz tahrik edici bir manzaraydı bu. Ayakkabıcı oğlanın bacaklarının titrediğini görebiliyordum. Birden fışkırtmaya başladı. Sikinin kocaman şişmiş başının üstündeki küçük delikten inanılmaz bir şiddetle fışkıran bembeyaz bir bel sütunu, Barbro'yu. yüzünün tam ortasından vurdu. Sonra da, ikinci, üçüncü ve dördüncü salvolar geldi. Beller, karımın saçlarına, boynuna, her yerine yapışıyordu. Gözleri zevkle kapanmış, başı arkaya devrilmişti. Vücudunun depreme tutulmuş gibi sarsıldığı, belini getirdiğini görebiliyordum. Tanrım ne kadar güzeldi şu anda. Ne kadar güzel ve ne kadar sik kaldırıcıydı. Kanım kaynıyordu sanki. 

Bir taraftan da, gözlerimi ayakkabıcı oğlanın sikinden alamıyordum. Kısacık bir süre içinde iki kere beli gelmişti ve hala alabildiğine dimdikti bu sik. Barbro'nun haklı olduğunu anlıyordum. İnmek bilmeyecekti galiba. Elinde sım sıkı tutmakta olduğu bu gencecik, kocaman sik, inmek bilmeyecekti. 

Ayakkabıcı oğlan pantolonunu indirmeye çalışıyordu. Bunu başarınca da, çoraplarını çıkarıp attı ve çırılçıplak kaldı. Karımın bu gencecik, sırım gibi esmer vücudu hayranlıkla seyrettiğini görebiliyordum. Sikini hala bırakmamıştı. Öbür eliyle yüzüne ve boynuna bulaşan belleri sıyırmaya başladı. Sonra da, parmaklarını tek tek yalayarak temizlemeye koyuldu. Memnuniyet mırıltıları çıkardığını duyabiliyordum. 

- "Tadın çok güzel..." dedi oğlana, "Ohhhh tadın çok güzel... Dolusun değil mi..? Söyle bana... İçin bel dolu değil mi..? Hepsini istiyorum... Ohhhh hepsini istiyorum... İçini boşaltmadan bırakmayacağım seni... Hepsini istiyorum... Tohumlarını istiyorum... Benim için fışkırt istiyorum..."

Sonra onu sikinden çekip kanepeye, yanına oturttu. Ayağa kalkıp soyundu peşinden de. Şimdi o da, oğlan gibi çırılçıplaktı. Tüm güzelliğiyle, tüm baştan çıkarıcılığıyla, tüm sik kaldırıcılığıyla çırılçıplaktı. Öylece ayakta duruyordu. Oğlanın gözlerindeki hayranlık, inanılmaz boyutlardaydı. Uçmuştu. Eminim kendini dünyanın en şanslı erkeği sayıyordu o anda. Haksız olmadığını düşünüyordum ben de. Barbro da farkındaydı tabii oğlanın halini. Dönüp ona arkasını da seyrettirdi. Gözleri ise servis penceresine dikiliydi şimdi. Doğrudan bana baktığını biliyordum. Yine tepeden tırnağa am kesilmişti. Alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp, hayatından ne kadar memnun olduğunu belli etti bana da. Sonra tekrar yüzünü döndü oğlana. Onu göğsünden itip, sırtını kanepenin arkalığına yaslamasını sağladı. Bacaklarının arasına girip yere halının üstüne diz çöktü. Elini uzatıp dimdik duran sikini kavradı yine.

- "Ahhh sevgilim..." dedi sonra da, "Çok güzel... Çelikten yapılmış gibi... Ateş gibi yanıyor... Ahhhh deli ediyor beni sevgilim..."

Bu sefer İngilizce değil İsveçce konuşmuştu. Sözleri banaydı ve hiç bir şey anlamayan oğlan, şaşkın şaşkın bakıyordu. Ama karım eğilip alabildiğine açtığı ağzını sikinin üstüne yapıştırdığında, şaşkınlığı filan kalmadı. Yüzü, inanılmaz bir zevk maskesine dönüşmüştü şimdi. 

Büyük bir iştahla ve şapırtılı sesler çıkararak emiyordu Barbro, oğlanın sikini. Kıçını havaya dikmişti. Böylece inanılmaz güzellikte bir manzara sermişti gözlerimin önüne. Başdöndürücü kalçaları hareketsiz duramıyordu. İnsanın kanını kaynatan hareketlerle sağa sola çalkalanıyorlardı. Arada bir belini çukurlaştırıyordu. Böyle anlarda, müthiş görünüyordu amı. Susamış bir ağız gibi açılmıştı. İçine bir sik alabilmek için çırpınıyor gibiydi sanki. Götünün deliği de, müthiş davet edici görünüyordu. Bir süre sonra hareketleri, arkasındaki hayali biriyle sikişiyormuş izlenimi vermeye başladı bana. Sanki içine girip çıkan bir sik varmış gibi hareket ediyordu. Tanrım, belim gelmek üzereydi yine. 

Ama oğlan benden aceleciydi yine. İnlediğini duydum. Yine geliyordu beli. Bu sefer karımın ağzının içinde fışkırıyordu belleri. Onun büyük bir hırsla emdiğini görüyor, gırtlağına fışkıran belleri yutmak için çıkardığı sesleri duyabiliyordum. O da bir kez daha getiriyordu belini. Ağzına şiddetle fışkıran beller, onu yine bulutların üstüne çıkarmıştı. Üçüncü kez geliyordu ayakkabıcı oğlanın beli. Ama sikinde en küçük bir inme belirtisi yoktu yine de.

Sonra Barbro doğruldu. Bir eli hala sikindeydi oğlanın. Dizlerini kanepenin üstüne, oğlanın bacaklarının kendi bacaklarının arasında kalacak şekilde dayadı ve ata biner gibi oturmaya başladı o kocaman ve dimdik sikin üstüne. 

Tanrım, gerçekten de çok kalındı bu gencecik oğlanın siki. Şimdi bunu daha iyi görebiliyordum. Ama karımın amı öyle açılmış, öyle sulanmıştı ki, zorlanmadan alıyordu onu içine. Yavaş yavaş, hepsi gözden kaybolana kadar oturdu oğlanın kucağına. Şimdi yalnızca, kocaman ve kapkara taşakları dışarda kalmıştı oğlanın. 

- "Ohhhh sikin çok güzel..." dedi Barbro oğlana, "Ohhh çok güzel... Çok büyük... Çok kalın... Beni mahvediyor... Ohhhhhhh çok güzel bir sikin var..."

Kalçaları, hafif hafif hareket etmeye başlamıştı bile. Hem öne arkaya, hem de sağa sola. Tıpkı bir dansöz gibiydi. Oğlanın o kocaman sikinin üstüne oturmuş, onu amının içine hapsetmiş, sanki dansediyordu. Vücudunun üst kısımını biraz eğip bir memesini oğlanın yüzüne dayadı sonra da.

- "Hadi yala mememi... Hadi... Ağzına al mememi... Em... Ohhhh hadi em..."

Ağzını kocaman açıp karımın memesini adeta yuttu oğlan. Biraz da acıtarak emiyordu galiba. Barbro'nun vücudunun şimdi daha çok kıvrandığını görebiliyordum. Sonra kalçaları, yukarı aşağı hareketlere de başladılar. Yumuşak hareketlerle oğlanın kucağına oturup kalkıyor, o kocaman siki amına sokup çıkarıyordu. Birden uzanıp, iki eliyle karımın kalçaları avuçladı oğlan. Vücudu yine titremeye başlamıştı. Tanrım yine geliyordu beli. Tohumları yine fışkırıyordu. Bu sefer Barbro'nun amına, rahminin ağzına boşaltıyordu onları. Bu da, karımın bir kez daha uçmasına neden olmuştu tabii. Onun da vücudu titreyip sarsılıyor, kıvrım kıvrım bükülüyordu. Her seferinde olduğu gibi, bu sefer de oğlanla birlikte belini getiriyordu.

Ama bu sefer durmadı. Kalçalarının yukarı aşağı hareketleri, daha da uzayarak sürüyordu. Amındaki o kocaman kalın siki, bir en ucuna kadar çıkarıyordu içinden, bir en dibine kadar alıyordu. Oğlan, yine inanılmaz miktarlarda fışkırtmış olmalıydı. Beller, karımın amının dudaklarından sızıp, aşağıya, taşaklarına akıyordu oğlanın. Tanrım müthiş bir manzaraydı bu. İnanılmaz müthiş bir manzaraydı. Gözlerimi alamıyordum. Pırıl pırıl parlıyordu oğlanın siki. Belim gelmeye başladı. Bereket ki şortumu indirmiştim. Tohumlarım, mutfak duvarına yapışıyordu.

Barbro şimdi ayaklarını getirmişti yukarıya, Parmak uçlarıyla kanepenin oturma yerine basıyordu. Artık müthiş bir hızla oturup kalkıyordu oğlanın kucağına. O kocaman, kalın, kapkara sik, bir piston gibi girip çıkıyordu amına. İki eliyle oğlanın omuzlarına yapışıp, kendini dengelemişti. Her oturuşunda, kalçalarını, şaplatarak vuruyordu oğlanın kasıklarına. Manzara, sikimin inemeden, yeniden taş gibi sertleşmesine neden olmuştu. Karım oğlanı altına almış sikiyordu. Seyrettiğim şeyi, başka türlü tanımlamaya olanak yoktu. Oğlan onu değil, o oğlanı sikiyordu. Hem de gaddarca. Artık alabildiğine kaptırmıştı kendini. Vücudunun bükülmelerinden belini getirdiğini anladım. Sonra bir daha, bir daha ve bir daha. Ama oğlan dayanıyordu bu sefer. Siki hala taş gibi sertti. 

Yine de fazla uzun sürmedi bu. Ayaklarının büküldüğünü gördüm. Ağzından o hırıltılı inleme çıktı sonra. Hemen peşinden de yine beller sızmaya başladı Barbro'nun amından. Onun da bir kez daha belini getirdiğini anladım sonra. Oğlanın kucağına oturup kaldı. Ama kalçaları öne arkaya, sağa sola oynayıp duruyordu hala. Sikimi yeniden patlama noktasına getiren, inlemeler kaçıyordu ağzından. Sonunda tümüyle duruldu. 

Artık yeniden dizlerini dayamıştı kanepeye. Öne eğilmiş, memelerini tekrar oğlanın yüzüne dayamıştı. Böyle durduğunda, o kocaman, kapkara sikin, yarısına yakını dışarda kalmıştı. Oğlanın sikinin ne kadar kalın olduğunu bir kere daha anlıyordum şimdi. Karımın amının dudakları iyice açılıp, sımsıkı sarmıştı onu. Tek başına bu bile müthiş bir görüntüydü. Ama fazla sürmedi bu. Barbro'nun kalçaları yeniden hareketlendiler. Yumuşacık, belinin bükülmelerinden kaynaklanan hareketlerle, tekrar sikişmeye başlamıştı karım. 

- "Ahhhh sevgilim..." diye inlediğini duydum, "Ahhhhh çok güzel siki... Ahhhh mahvediyor beni... Hiç inmiyor, görüyorsun değil mi..? Ohhhh çok güzel sevgilim... Ohhhh deli ediyor beni sevgilim... Ohhhh doyamıyorum sevgilim... Ahhhhh.... Ahhhhhh... Immmnnnhhhh..."

Sonra sol elini getirip, orta parmağını kalçalarının arasına soktuğunu gördüm. Götünün küçücük deliği, parmağının daha ilk temasında bir çiçek gibi açılıverdi. Parmak ucuyla, vücudunun bu inanılmaz hazinesini okşamaya başladı sonra da. Büyülenmiş gibi, o pembecik deliğin giderek daha fazla açılmasını seyrediyordum. Sonunda parmağını soktu içine. Tüm vücudu titremeye başladı yeniden. Bir kez daha geliyordu beli. 

Biraz durulunca da, oğlanın bir elini yakalayıp getirdi kalçalarına doğru. Kendisinden ne istendiğini anlamamıştı tabii ayakkabıcı. Ama Barbro onun orta parmağını tutup götüne bastırdığında kavradı durumu. Esmer ve uzun parmağı, bir anda gömüldü karımın götüne. Bu da onun yeniden belini getirmesine neden oldu yalnızca. Kalçaları deli gibi çalkalanıyordu. Sonra birden kalkıverdi oğlanın kucağından. O kocaman sik amından çıkarken, inanılmaz tahrik edici bir ses çıkarmıştı. 

Oğlan biraz şaşırmış olarak bakıyordu Barbro'ya. Siki hala dimdik havaya dikiliydi. Pırıl pırıl parlıyordu üstündeki am suları ve beller nedeniyle. Sonra ona sırtını dönüp, yeniden kucağına çıktı karım. Yine dizlerini dayamıştı kanepenin oturacak yerine. Elini bacaklarının arasından götürüp o kocaman siki kavradığını ve kalçalarını yavaşça indirdiğini gördüm. Tanrım, şimdi de götüne alacaktı bu kocaman siki. Küçücük götüne alacaktı onu. 

Bu sefer daha yavaş oturuyordu oğlanın kucağına doğru. Götü, o inanılmaz kalınlıktaki siki içine almak için zorlanıyor olmalıydı. Manavın sikinden de kalındı bu. canın acımasından korkuyordum. Ama yüzündeki ifade, onun ne kadar çok zevk almakta olduğunu açıkça belli ediyordu. Yüzü çarpılmış, gözleri kaymıştı. O kocaman sik içine girdikçe, daha da artıyor gibiydi aldığı zevk. Sonunda kalçaları, hiç sesi çıkmayan oğlanın kucağına yapıştı ve aynı anda da tekrar beli gelmeye başladı karımın. Ellerini saçlarının arasına sokmuş kıvranıyordu. Memelerinin arası terlemişti. 

Kendini birazcık olsun toplayınca, müthiş bir şey yaptı. Ayaklarını öne getirip, kanepenin en kenarına bastı. Vücudunun üst kısmını arkaya, tümüyle oğlanın göğsüne yasladı. Böylece de bana, şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzarayı sergilemiş oldu. O kocaman, kapkara sik, olanca kalınlığıyla, dibine kadar, taşaklarının başladığı yere kadar girmişti götüne. Biraz üstünde ise alabildiğine açık duran amı görünüyordu. İçinden beller sızan, perişan haldeki amı. Sonra kalçaları hareketlendiler. Şimdi yine oturup kalkıyordu. Oğlanın siki, şimdi götüne girip çıkıyordu. Girip çıktıkça da, amının hafif hafif açılıp kapanmasına neden oluyordu. Heyecandan ölebilirdim. İnanılmaz bir şey seyrediyordum. Karım gözlerimin önünde götünü siktiriyordu yine. Ve ben bunu, düşünülebilecek en güzel açıdan seyrediyordum. 

Sonra onun bana bakmakta olduğu farkettim birden. Gözlerini, servis penceresinin aralığına dikmişti. Bir elini öne getirip, iki parmağıyla amının dudaklarını iyice açtı. Sanki bana içini göstermek istiyordu. Sonra da parmaklarını hayali bir sikin çevresine dolanmış gibi kıvırıp, otuzbir çekme işareti yaptı bana. Tanrım, onu seyrederek otuzbir çekmemi istiyordu. Ama buna gerek yoktu ki. sikime elimi bile değmeden geliyordu belim nasıl olsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder