20 Temmuz 2019 Cumartesi

Ebru ve Ben 3

Pazar günü hem ben hem de Ebru, biraz gerilimliydik. Ama galiba benim gerilimim karımınkinden bir hayli fazlaydı. Gece kulübünde yaşadıklarımız gözümün önünden, sonra Ebru'yla odamızda yaptıklarımız ve konuştuklarımız kafamın içinden gitmiyordu bir türlü. Sabaha kadar defalarca belimi getirmiş olmama rağmen, bunlar her aklıma geldiğinde sikim yeniden kazık gibi kesiliyordu aniden. Kısacası, durumum berbattı.

Ebru da sabah kahvaltıya inerken elimi sıkı sıkı tutmuş ve sanki beni bırakmak istemiyormuş gibiydi. Üstünde, beyaz bir t-shirt vardı yalnızca. Penye kumaş ancak kalçalarını örtebilecek uzunluktaydı ve altına hiç bir şey giymemiş olduğunu anlamak için şöyle bir bakmak bile yetiyordu. Deniz kenarındaki masalardan birine oturduğumuz anda, geceki İsrailli asker grubunun, yalnızca bir kaç masa ilerimizde oturduğunu farkettik ikimiz de. Ama asıl onlar bizi farketmişti tabii. Koyu renkli aç gözler, siker gibi dikilmişti karımın üstüne. 

"Offf sevgilim," dedi karım, "Buradalar işte... Nasıl bakıyorlar bana görüyor musun?"

Yalnızca başımı salladım yanıt olarak. Sikim yeniden kazık gibi olmuştu ve en azından etraftakilere bunu çaktırmamaya çalışıyordum. Ebru ise neredeyse tam tersine bir tutum içindeydi. Hafifçe onların tarafına dönerek bacak bacak üstüne attı. Beyaz, yüksek topuklu ve dekolte terliklerinin olduğu gibi ortada bıraktığı ayağını, hafif hafif oynatmaya başladı. Aramızdaki masa nedeniyle göremiyordum ama, eteğinin alabildiğine sıyrıldığından ve İsrailliler'in gözlerinin önünde müthiş sik kaldırıcı bir manzara bulunduğundan emindim. 

Kısacası o sabah kahvaltı, benim için bir keyif değil azap oluyordu. Bunun tek nedeni de, o anda en çok istediğim şeyi yapamıyor olmamdı yalnızca. O da, karımı yatırıp hemen sikmekti tabii. Ebru, sanki bunu anlamış gibi bakıyordu yüzüme. Onun yüzünde de, içindeki sikilme isteğini açıkça belli eden o müthiş ifade vardı. 

Çabuk yedik kahvaltımızı. Benim için gerçekten de dayanması zor bir durumdu zaten. Aslında dönüp İsrailliler'e bakmak, onların karımın üstünde dolaşan o siker gibi bakışlarını görmek istiyordum ama, bunu açık açık yapmanın pek de şık olmayacağını düşünerek kendimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum. Bereket Ebru imdadıma yetişti çok geçmeden.

"Sevgilim..." dedi buram buram şehvet kokan bir sesle, "Odamıza çıkalım mı?"

Ama ben ona kolaylık göstermek istemiyordum açıkçası. 

"Neden bebeğim?" diye sordum, "Rahatsız mı oldun?" 

"Hayır sevgilim rahatsız olmadım. Ama canım çok sikilmek istiyor yine."

"Ben onların sana nasıl baktığını göremiyorum bebeğim. Bu yüzden merak da ediyorum biraz. Ne yapıyorlar ki seni bu hale getirdiler? Bak şimdi daha da meraklandım."

"Gözleriyle sikiyorlar beni sevgilim... Ohhh karını gözleriyle sikiyorlar... Vıcık vıcık oldum... Neredeyse belim gelecek burada otururken..."

"Bana mı vermek istiyorsun, yoksa onlardan birine mi?"

"Bana böyle gereksiz şeyler soracağına hadi odamıza çıkalım da, kime vermek istediğimi kendin gör o zaman sevgilim," dedi karım, "Lütfen hadi, hemen çıkalım olur mu?"

Zaten dayanacak halim yoktu benim de. Ama onun dediği gibi hemen kalkabilecek durumda da değildim bu arada. Sikim üzerimdeki şortu yırtmak üzereydi çünkü. Üstelik yanımda önüme tutup durumu maskeleyebileceğim hiç bir şey de yoktu bu sefer. Dikkatimi dağıtmaya çalıştım ve yanımızdan geçmekte olan garsonla konuşmaya başladım. Beş dakika sonra ayağa kalkabilecek duruma gelmiştim biraz. 

Ebru önümden yürüyordu ve içeriye girebilmek için İsrailli askerlerin masasının yanından geçmemiz gerekiyordu. Onların hala karımın üstünde dolaşan aç bakışları bile zaten sikimi tekrar kaldırmak için yeterliydi ama, şimdi bir de böyle arkadan baktığımda Ebru'nun çalkalanan kalçaları vardı. T-shirt zaten doğru dürüst gizlemiyordu bir şeyi. Kendimi asansöre zor attım kısacası. Bereket başkaları da vardı ve böylece katımıza çıkana kadar soluklanma fırsatı buldum. 

Odamıza girer girmez bir kaplan gibi saldırdı bana karım. Kolları boynuma dolanmış, vücudu vücuduma yapışmıştı adeta. Ateş gibi yanıyordu. Sonra bir adım geri atıp adeta telaşla üstümdekileri çıkarmaya başladı. Şortum ve gömleğim çıkınca da, ben ayakkabılarımı çıkararak ona yardımcı oldum. Peşinden göğsümden itip yatağa düşürdü beni. Yüzünde öylesine müthiş ve şehvet dolu bir ifade vardı ki, yalnızca seyrederek kafayı yiyebilirdim. 

Ama buna fazla izin vermedi Ebru. Üstüme adeta atladı ve bir anda artık çatlama noktasına gelmiş durumdaki sikimin üstüne oturuverdi. Öylesine vıcık vıcıktı ki amı, bir anda taşaklarıma kadar yutuverdi sikimi. Ve aynı anda da, tüm vücudu dalga dalga sarsılıp, kıvranmaya başladı. Beli geliyordu. Gözleri yarı kapalı, başı yana devrik, inleyerek belini getiriyordu. 

Elimden geldiğince kendime hakim olmaya çalışıyordum ben de. Gerçekten de çok tahrik olmuştu karım ve bu nedenle de, hemen getirmişti işte. Amı, sikimi yemek istermiş gibi açılıp kapanıyor, sanki beni sağmak istiyordu bu arada. Yine de kendimi tutmayı başardım. Ebru durulup üstüme yığıldıktan sonra da, yavaş hareketlerle onu sikmeye başladım. Bu, onun yeniden tutuşmasına yetip de arttı bile. Tekrar sikimin üstünde dans etmeye başlamıştı işte. 

"Ohhh sevgilim, sikin çok güzel..." diye inledi birden, "Ahhh sikin çok güzel..."

"Ama aklın hala kaldırdığın öbür siklerde değil mi bebeğim?"

O zaman tüm vücudu bir kez daha titremeye, kasılmaya başladı Ebru'nun. Yine belini getiriyordu. İsrailliler'in siklerini hatırlatmam yetmişti bunun için. Bir kez daha yığıldı üstüme.

Ama ben daha getirmemiştim. Çok yakındım gerçi ama, getirmemiştim. Kımıldamadan öylece durup onun biraz kendini toplamasını beklemeye başladım. Derin derin soluklanıyordu. 

"Senin askerlerin kahvaltıda neler yaptığını göremedim ben biliyorsun," dedim sonra da, "Sırtım dönüktü onlara. Anlatsana biraz bebeğim."

"Ohh sevgilim, beni tahrik ettiler. Vıcık vıcık oldu amım."

"Bence asıl sen onları tahrik ettin galiba bebeğim. Yanılıyor muyum?"

"Evet sevgilim," dedi karım, "Siklerini kaldırdım. Ama onlar da öyle bir bakıyordu ki, ben daha çok tahrik oldum sonunda. Offf siker gibi bakıyorlardı sevgilim. Hele bir tanesi, gözümün içine baka baka şortunun üstünden sikini sıvazlamaya başlayınca, iyice koptum ben de." 

"Seni sikmek istediklerini açıkça belli ettiler yani..."

"Offfffffffffffffff...!"

Yine heyecanlanıyordu Ebru. Vücudu yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Kalçaları, belli belirsiz oynuyordu ve hala amına gömülü duran sikim bu hareketlerden nasibini alıyordu tabii. 

"Hoşuna gidiyor değil mi bebeğim?" diye bastırdım biraz daha.

Ama alabildiğim tek yanıt hafif bir inilti oldu. Bu arada kalçaları daha çok oynamaya başlamıştı. Aslında yanıtı bildiğim bir soru sorduğumun farkındaydım tabii. Elbette ki tüm bu olup bitenler son derece hoşuna gidiyordu karımın. Bu o kadar belliydi ki.

Ama benim de işin peşini bırakmaya niyetim yoktu bu arada.

"Peki sen de istiyor musun..?" diye sordum bu sefer de.

Yanıt yalnızca derin bir inilti oldu. Kalçaları da daha çok hareketlendiler.

"Söylesene bebeğim," diye ısrar ettim, "İstiyor musun sen de?"

"Ohhh sevgilim..."

"Hadi söyle bebeğim... İstiyor musun onların seni sikmesini?"

Ebru'nun bu seferki yanıtı, göğsümden kalkıp yeniden sikimin üstünde oturmaya başlamak oldu. Gözlerini gözlerimin içine dikmişti. 

"Çok korkuyorum sevgilim..." dedi sonra da.

"Neden korkuyorsun bebeğim? Sikilmekten ki korkuyorsun?"

"Ohh hayır sevgilim. Seni incitmekten korkuyorum. Sen benim kocamsın, sevgilimsin. İncinmeni istemem."

"Ve aynı zamanda da, sikilmek istiyorsun bebeğim, öyle mi?"

"Ohhhhhhhhh..!"

"Ama beni incitmekten korkmana gerek yok ki bebeğim. Birilerinin seni sikmek istemesi beni ne hale getiriyor, farkında değil misin? Hissetmiyor musun içindeki sikimin ne kadar kalkmış olduğunu?"

"Offf evet sevgilim. Hissetmez olur muyum? Öyle güzel ki sikin... Ohhhh öyle güzel ki... Delirtiyor beni..."

Şimdi iyice hareketlenmişti karımın kalçaları. Sikimin üstünde yeni bir dansa başlamıştı sanki. Ağzından küçük çığlıklar kaçırarak kalçalarını yukarı aşağı oynatıyor, sikimi içine alıp çıkarıyordu yeniden. Yeniden getirmek üzere olduğunu farkediyordum. Tanrım, konuşmam bile müthiş tahrik ediyordu Ebru'yu. Gözlerini kapamış, başı göğsüne düşmüş, büyük bir hırsla sikiyordu. Son darbeyi indirmenin zamanı gelmişti yani.

"İçindekinin benim değil de o İsrailliler'der birinin siki olduğunu hayal etmiyor musun şimdi bebeğim?" diye sordum birden.

"Ahhhh evet..." diye bağırdı karım, "Immmmmhhhhh evet, evet, evet..." 

Tüm vücudu dalgalanmaya başlamıştı. Artık ben de tutamazdım kendimi. Tohumlarımı, sikimi bir mengene gibi sıkıştıran amının en dibine fışkırtmaya başladım. Bunu hissetmek Ebru'yu da kopardı. Sarsıla sarsıla getiriyordu o da.

Sonra kelimenin tam anlamıyla bitkin düştük ikimiz de.

Kendime geldiğimde karımla sarmaş dolaş yatıyorduk. Başını göğsüme gömmüştü. Ben hareketlenince yüzünü kaldırıp gözlerimin içine baktı. Sanki bir suçlu çocuk ifadesi vardı o güzelim yüzün. Dudaklarımı dudaklarına yapıştırıp onu öpmeye başladım. 

Bana sımsıkı sarılmış, öpüşlerime büyük bir ateşle karşılık veriyordu. Yeniden şehvetten alev alev bir hale gelmesi için yalnızca küçücük bir kıvılcımın yetebileceğini görüyordum. Ama bir taraftan da dikkatli olmam gerektiğinin farkındaydım. Daha öğlen bile olmamıştı ve Ebru bu gidişle iliklerimi boşaltacağa benziyordu. Biraz geri çekilip gözlerinin içine baktım.

"Ohhhh sevgilim," dedi kısık bir sesle, "Seni o kadar çok seviyorum ki..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder