9 Temmuz 2019 Salı

Suna Ve Yediği Sikler Türkçe Seks Hikayesi 3

Biraz uzunca kaldı banyoda Suna. İşe bacaklarının arasıyla amını temiz bir havlu bulup kurulamakla başlamıştı. Klozetin kapağı üstüne oturmuş kurulanırken amının görüntüsü başını döndürdü. Her zaman, yalnızca kasıklarının üst tarafında makasla düzeltilmiş bir tutam kıl bırakır, geri kalan kısımları özenle tertemiz, pırıl pırıl yapardı. Şimdi alabildiğine kan dolup şişmişti amının dudakları. Onu bile tahrik edecek bir biçimde aralık ve davetkardılar. Ohhh nasıl da sikilmek istiyordu canı. Ama daha konukların gitmesine, kocasıyla başbaşa kalmasına çok zaman vardı. Aklına barın arkasındaki küçük macera geldi. Murat'ın dimdik sikinin temasını hala hissediyor gibiydi. Orta parmağıyla amının dudaklarının iç taraflarını okşamaya başladı. Tıpkı az önce Murat'ın yaptığı gibi. Aynı anda banyonun kapısı vuruldu.

"Suna..." dedi biri dışardan, "Açsana kapıyı... Benim..."

Murat'ın sesini tanımıştı Suna. Tanrım kapının önündeydi. Tam onu, vücuduna yaslanan kalkmış sikini, amının dudakları arasında dolaşan parmağını düşünerek kendini okşarken hem de. Birden beli geldi. Derin bir "ahhhh" kaçtı ağzından. Sonra da küçük küçük inleyerek sakinleşmeye başladı. Murat hala kapıyı vuruyor, ondan açmasını istiyordu. Ama Suna bunu yaparsa ne olacağını biliyordu. İçeri girecek ve onu sikecekti Murat. Bunu engelleyemeyeceğinin bilincindeydi. Engelemek ne kelime, aslında Murat'ın onu sikmesinden daha çok istediği hiç bir şey yoktu o anda. Ama kendine hakim olmaya çalışıyordu. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey yapmamış, kocasına hep sadık kalmıştı. Bu durumu bozmaya cesaret edemiyordu. Sesini çıkarmadan oturmayı sürdürdü klozet kapağının üstünde. Ta Murat'ın umudunu kesip gittiğinden emin olana kadar.

Yeniden salona döndüğünde, konukların bir kısmının bahçeye çıkmış olduklarını gördü. Murat, bereket versin ortalıkta yoktu. Herhalde o da bahçedeydi. Bara gidip kendine yeni bir viski aldı Suna. Banyodan çıkarken, artık biraz daha uslu olmaya karar vermişti ama, salondaki erkeklerin siker gibi bakışlarını yeniden üstünde hissetmek, bu kararını unutmasına eden olmuştu hemen. Kısa bir süre sonra yine baştan çıkarıcı, sik kaldırıcı Suna oluverdi. Aradan yarım saat geçip de, bahçede neler olup bittiğini merak edip dışarı çıkmaya karar verdiğinde ise yeniden alabildiğine tahrik olmuş bir durumdaydı. Bu arada yuvarladığı iki bardak viski de, hareketlerinin biraz daha rahatlaşmasına, neredeyse sınırları zorlama noktasına gelmesine neden olmuştu tabii. 

Bahçede ilk gözüne çarpan, varendadaki rahat koltuklarda oturanlar oldu. Oraya doğru yürürken, gözleri de, yalnızca salonun pencerelerinden gelen ışıkla aydınlanan detayları seçmeye başlamıştı. Toplam altı koltuk vardı varendada. Hepsi doluydu. Koltuklardan birinde oturan arkadaşlarından biri, karısını da kucağına oturtmuştu. Koyu bir sohbete dalmış gibiydiler. Suna biraz daha sokulduğunda, en kenardaki koltukta Murat'ın oturmakta olduğu farketti. Avını bulmuş bir avcı gibi, o tarafa yürüdü Suna. Kalçaları, her zaman olduğundan biraz daha çok çalkalanıyordu sanki. Gözgöze geldiler Murat'la. Suna tam onun karşısına geçip, varendanın korkuluğuna yaslandı. 

Oturanların sohbeti sürüyordu ama Suna'nın dinlediği bile yoktu. Aklında yalnız bir tek şey vardı şimdi. Murat'ın o aklını başından alan sikini yeniden kaldırmak. Bunun fazla zamanını almayacağından emindi. Erkeğin gözleri vücudunu didik didik ederken, o da, gözlerini tek bir noktaya dikmiş bekliyordu. Açık renk pantolon kumaşının altındaki kabarıklık belirginleşmeye başladığında ise öldürücü darbeyi indirmeye karar verdi. Murat'a arkasını dönüp eğildi ve kollarını varenda korkuluğuna dayadı. Bahçedeki çiçeklere bakıyormuş pozlarındaydı şimdi. Böyle durduğunda eteğinin iyice sıyrıldığını, kıçının çıplak yanaklarının erkeğin gözleri önünde olduğunu biliyordu. Bir süre öyle durdu ve sonra doğrulup yine yüzünü döndü Murat'a. Hedefe yönelttiği tek bir bakış, amacına ulaşmış olduğunu kanıtlamaya yetmişti. Çadır gibi olmuştu Murat'ın pantolonu. Suna'nın amı ateş gibi yanmaya başlamıştı yine. Kasıkları sırılsıklamdı. Birden Murat'ın ona birşeyler söylemekte olduğunu farketti. O kadar yavaş sesle konuşuyordu ki, duymak için onun yanına sokulması gerekti. 

"Ayakta kaldın yavrum..." diyordu Murat, "Gel sen de benim kucağıma otur hadi..."

Suna'nın itiraz etmesine zaman tanımadı bu arada. Ateş gibi yanan eliyle onu elinden tutmuş, kendine doğru çekmişti bile. Suna kendini, yüzü diğerlerine dönük olarak Murat'ın kucağında buluverdi. Aynı anda kalçalarının altındaki o müthiş sertliği de hissetti. Adam onu kalkmış sikinin üstüne oturtuvermişti işte. Daha ne olduğunu anlayamadan, Murat'ın ellerinden birinin eteğinin arka kısmını yukarı çektiğini farketti. Göz açıp kapayana kadar kısa bir sürede, adamın kucağındaki kıçı çıplak kalmıştı. Sonra belinden tutup onu biraz oynattı Murat. Sonunda amının sıkrılsıklam ve şişmiş dudakları, adamın taş gibi sikinin tam üstüne geldiler. Artık arada yalnızca, Murat'ın pantolon kumaşı kalmıştı. Aman tanrım, neler yapıyordu bu adam böyle. Suna içinde birden patlak veren yangını kontrol altında tutmaya çalışarak, diğerlerine baktı. Hiç kimse onlarla ilgilenmiyor gibiydi. Kendini biraz bıraktı. Aynı anda da, altındaki o alev alev yanan sikin, pantolon kumaşıyla birlikte amının dudakları arasına kaydığını hissedip çıldıracak gibi oldu. Kalçaları kendiliğinden oynamaya, belli belirsiz hareketlerle sağa sola, öne arkaya bükülmeye başladılar. Çılgın bir şeydi bu. Kendini tutamıyordu Suna. Birden beli gelmeye başladı. Vücudu öyle bir sarsılıyordu ki, eğer Murat onu sıkı sıkı tutmasa, herkes ne olup bittiğini anlayacaktı. Sonra duruldu. Ama çok kısa sürdü bu. Murat'ın aşağıdan bir küçük bastırması, kanının yeniden tutuşmasına neden oldu hemen. Yeniden haraketlendi kalçaları. Am suları Murat'ın pantolonunu öyle bir ıslatıp kayganlaştırmıştı ki, şimdi adamın kocaman olmuş siki daha fazla girmişti amının dudakları arasına. Gerçekten sikişiyor gibiydiler sanki. Bereket fazla dayanamadı Murat. Yoksa herkes olup bitenleri anlayacaktı. Suna onun vücudunun birden kasıldığını hissetti. Pantolonunun içinde getiriyor, tohumlarını üstüne başına fışkırtıyordu. Bu Suna'yı da iyice uçurdu. Bir kez daha geldi beli onun da. Öylece kaldı adamın kucağında. 

Ne kadar zaman geçti, tam bilmiyordu Suna. Ama bacaklarının vücudunu taşıyabileceğini hissettiği zaman yavaşça kalktı Murat'ın kucağından. Araştıran gözleri, hemen adamın pantolonunun önündeki kocaman ıslaklığı yakaladılar. Am suları, koca bir bardak su dökülmüş kadar ıslatmıştı Murat'ın pantolonunu. Eğer onu böyle bırakıp giderse, insanlar her şeyi anlayabilirlerdi. Birden koltuğun yanındaki sehpada durmakta olan viski bardağını gördü Suna. Tepeleme doluydu. Onu eline aldı ve sonra da kaza olmuş gibi, bir anda Murat'ın üstüne döküverdi. Meydana gelen karışıklık sırasında da, hemen sıvıştı oradan. Varendadan yalnızca bir kaç metre uzaklaşmıştı ki, kocasıyla karşılaştı. Bu kadar yakında mıydı Emre? Acaba Suna'yı, Murat'ın kucağında otururken görmüş müydü? Neler olup bittiğinin farkında mıydı kocası? En azından hiç bir şey belli etmiyordu. 

"Murat'ın üstünü başını batırdın galiba..." dedi.

Dondu kaldı Suna. Acaba onun kucağına viski döktüğü için mi böyle söylüyordu kocası? Yoksa böyle bir hiyleye başvurmasına neden olan esas lekeyi mi kastediyordu? CSunap vermedi Suna. Banyoya gitmek istiyordu yine. Kendini biraz toplaması gerekiyordu. Hem dış görüntüsü hem de kafasının içi açısından. Tam Emre'ye arkasını dönüp gidecekti ki, birden onun pantolonunun önünde meydana gelen kabarıklığı farketti. Tanrım, kocasının siki kalkmış. kocaman olmuştu. İçini yeni bir ateşin bastığını hissetti. Ama yine de orada öylece durup kalamadı. Hızlı adımlarla içeriye, banyoya doğru yürüdü. Başı dönüyordu. Banyo aynasını çevreleyen güçlü ışıkların altında, yanaklarının iyice kızarmış olduğunu görebiliyordu Suna. Tanrım, neler oluyordu? Ne yapmıştı böyle? Neredeyse sikişmişti Murat'la. Biraz ölçüyü kaçırmıştı bu sefer galiba. Ama kendini tutamamıştı işte. Öyle de güzeldi ki. Olup bitenleri hatırladıkça yeniden tahrik oluyordu. Elini eteğinin altına sokup amını avuçladı. İçinin taha da titremesine neden oldu bu temas. Aynı anda kapıya vurulduğunu duydu.

"Aç Suna, benim..." dedi Emre'nin sesi.

Bir süre önce yine banyodayken kapıya Murat da gelmişti. Ama açmaya cesaret edememişti Suna. Bu sefer farklıydı durum. Dışardaki kocasıydı. Kapıyı açtı ve Emre içeri süzülüp arkadan kilitledi. 

Bir süre birbirlerin gözlerinin içine bakarak öylece durdular. Sonra delice bir hırsla, adeta kendilerinden geçercesine öpüşmeye başladılar. Suna az önce, kocasının pantolonundan gözucuyla farkettiği kabarıklığın bir anda karnına dayanmasıyla tüm vücudunun tutuştuğunu hissetti. Kollarını sıkı sıkı doladı Emre'nin boynuna. Sonra da onun, ağzının içinde dolaşan dilini emmeye başladı. Kocasının elleri, eteğini sıyırarak çıplak kalçalarını avuçlamıştı. Daha da sulanmıştı şimdi amı. Sonra Emre onu kendinden uzaklaştırıp aynanın önüne götürdü. Şimdi Suna önde, kocası arkada, aynanın karşısındaydılar. Emre iki eliyle eteğini tutup beline kadar sıyırdı ve onu ensesinden hafifçe öne itti. Dirseklerini lavabonun kenarlarına dayadı Suna. Aynadan kocasının acele hareketlerle pantolonunun önünü çözdüğünü, sonra da dizlerine kadar indirdiğini görebiliyordu. İki elin ince belini kavrayışını da yine aynadan izledi. Sonra kocasının alev alev yanan sikini hissetti bacaklarının arasında. Vıcık vıcık olmuştu kasıkları. Kalçalarını kımıltadıp, sikinin başını amının dudakları arasına yerleştirdi Emre. İçi titredi bu temastan. Ama asıl darbe az sonra geldi. Tek bir harekette, dibine kadar geçeriverdi ona kocası. Gözleri karardı ve beli gelmeye başladı. Artık sikiliyordu işte. Tüm gece boyu alabildiğine tahrik olmuş, bir kaç kez de belini getirmişti ama, şimdi gerçekten sikiliyordu. 

Sonra tekrar dışarı çıkıp, insanların arasına katıldılar. Suna bir ara, kocasının Murat'la bir köşeye çekilip konuştuğunu gördü ve iyice meraklandı tabii. Ama ne konuştuklarını Emre'ye asla sormaya cesaret edemeyeceğini biliyordu. Gece geç saatlerde, tüm misafirler gittikten sonra da, ilk yaptıkları iş kendilerini yatağa atmak oldu tabii. Kelimenin tam anlamıyla, sabaha kadar sikiştiler. Ne Emre ona doyabiliyordu, ne de Suna kocasının sikine. Öyle ki, artık havaalanına gitme zamanı geldiğinde bile, yataktan zor çıktılar. Yol boyu, Emre'nin eli Suna'nın amında, onun eli de Emre'nin sikindeydi. Sonunda, havaalanındaki herkesi kendilerine baktırarak öpüşüp vedalaştılar ve kocası onu uçağa götürecek koridorun kapısı ardında kayboldu. Suna da, mahzun ama sikilmekten iyice yorgun, eve döndü.

O günü ve tüm geceyi uyuyarak geçirdi Suna. Ancak ertesi sabah kalktığında kendini dinlenmiş hissedebildi. Yine de jakuzinin ek bir etkisi olabilirdi yorgun vücuduna. Kendini sıcak su huzmelerinin okşamasına bıraktığında da, geçen üç gün içinde olup bitenleri düşünmeye, her şeyin kendine göre bir değerlendirmesini yapmaya koyuldu. Kesin olan, bu süre içinde çok şey değiştiğiydi. En başta Suna için tabii. Ama evliliği, çok sevdiği kocasıyla olan ilişkileri ve başkalarına olan bakışı da değişmişti bu arada. Kısacası, hiç bir şey, üç gün önce olduğu gibi değildi artık. Öylesine yoğun, öylesine dolu ve öylesine seks yüklü bir üç gündü ki bu. Doğrusunu söylemek gerekirse, erkeksiz geçen iki aylık süreyi bir hamlede silip atmış ve hatta daha ileri bile gitmişti. Çünkü yaşadıkları, kocasıyla şimdiye kadar yaşadıklarından da, daha önceki deneyimlerinden de çok farklı olmuştu. Hep ilkleri yaşamıştı bu üç gün içinde. Daha doğrusu buna izin vermişti. İzin vermek ne kelime, bundan büyük bir zevk duymuştu. İlk önce gece kulübündeki adamın kalçasını okşamasına izin vermişti. Etkisi müthiş olmuştu bunun. Sonra erotik filmler gösteren o sinemadakiişçi kılıklı adam vardı. Şimdi bile gözlerini kapattığında, adamın kocaman sikini, onun bacaklarını kocasının elinin altındaki amını seyrederek otuzbir çekişini ve birden fışkıran belinin bacaklarını sıyırışını gözünün önüne getirebiliyordu. En sonunda da, Murat'ın parmağını amına sokmasına izin vermiş ve bu yetmiyormuş gibi sonra da gidip adamın kucağına, pantolonunu bir çadır gibi kabartan sikinin üstüne oturup, onunla herkesin içinde neredeyse sikişmişti. Kocası da, gece kulübünde kalçasının okşanması dışında, tüm olup bitenlerin farkındaydı bu arada. Ama kızmamıştı. Aksine o da son derece tahrik olmuş ve Suna'yı neredeyse bayıltana kadar sikmişti her seferinde. Kısacası, nereden bakarsa baksın, bu üç gün, her hatırladığında Suna'nın içinin titremesine, amının dudaklarına kan dolmasına neden olacak kadar güzeldi.

Belki en sıcağı, belki de en ileri gittiği şey olduğu için, Murat'la yaptıkları, bir türlü aklından gitmiyordu Suna'nın. Barın arkasında parmağını amına sokup belini getirdikten sonra, peşinden banyoya da gelmişti Murat. Suna onu içeri almadığı için şimdi pişmanlık duyduğunun farkındaydı. Onu sikmek için gelmişti Murat. Ama Suna çekinmişti işte. Keşke içeri alsaydı onu. Kendi evinin banyosunda, kocasının, saatler boyu sikini kaldırıp parmağını amına sokmasına izin verdiği bir arkadaşına sikilmek fikri, şimdi ona son derece uçurucu, son derece tahrik edici geliyordu. Yabancı bir sikin olanca büyüklüğü ve sertliğiyle amına girdiğini düşündükçe, daha da tahrik oluyordu. Suyun içinde yan dönüp, jakuzinin sert huzmelerinden birini, tam amının üstüne getirdi. Aklını başından aldı bu temas. O sikin, amının derinliklerinde, tam rahminin ağzında tohumlarını püskürttüğünü hayal ettiği anda da, tüm vücudu sarsılmaya başladı. 

Beli geliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder